Bülent PAK

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 5 Ağustos 1997

 

Şehit Düştüğü Yer: Ordu Fatsa Çöteli Köyü yakınları

 

Doğduğu Tarih: 1958

 

Doğduğu Yer: Eskişehir

 

Mezar Yeri: Bozüyük, Bilecik

 

 

Karadeniz’in en uç noktalarına ulaşmayı hedefleyen Karadeniz Recai Dinçel Kır Silahlı Propaganda Birliği Komutanlığına bağlı küçük bir Cephe birliği, sabaha karşı Ordu Fatsa Çöteli köyü yakınlarında düşman tarafından kuşatıldı. Düşmanın yüzlerce asker ve ağır silahlarla saldırısına karşı Bülent Pak ve Ali Haydar Çakmak, geleneksel teslim olmama tavrını sürdürerek, son mermilerine kadar çatışarak şehit düştüler.

 

Bülent Pak (SİNAN) komutan yardımcısıydı. Bülent Pak, Türk milliyetindendir. Babası asker olduğundan gençliği değişik illerde geçti. Lise yıllarında özellikle inşaat işlerinde, elektrikçilik ve elektronikçilerde çalışarak yaşamını kazanır. Onun devrimci yaşamı Devrimci Sol’un, Parti-Cephe’nin tarihiyle özdeştir diyebiliriz. 1974 Bülent’in üniversite yıllarıdır. Bu yıllar THKP-C’nin Kızıldere’de yaşadığı imhadan sonra ideolojik ve politik her türlü saldırıya uğradığı, tarihten silinmek istendiği yıllardır.  Bu açık ve gizli düşmanlar karşısında Parti-Cephe’nin mirasını sürdürmek isteyen genç militanlar uzanabildikleri her yerde Parti-Cephe’nin örgütlenmesinin adımlarını attılar. Bugünkü hareketimizin ilk nüvesi diyebileceğimiz Kurtuluş Grubu bu yıllarda doğar. İşte Bülent de İstanbul Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi'nin ve Beşiktaş bölgesinin yöneticilerinden biri olarak bu dönemde öne çıkar. Sivil faşistlerin gençliğe ve mahalleye saldırılarında onu hep en önde görürüz. Dev-Genç’in '74 sonrası ve Beşiktaş’ın faşist saldırılara karşı savunmasında ve örgütlenmesinde Bülent’in mücadelesi önemli bir yer tutar. 1978’de Devrimci Yol tasfiyeciliği ortaya çıktığında tasfiyeciliğe karşı mücadelede aktif olarak görev alır. Devrimci Sol’un kuruluş konferansında o da vardır. Dev-Genç’in önder kadroları arasında yer almanın yanısıra Faşist Teröre Karşı Mücadele Ekipleri'nde bir savaşçı olarak görev alıp, onların örgütlenmesinde önemli çabalar sarf etti. Denilebilir ki Beşiktaş bölgesinin ve Dev-Genç’in faşistlere karşı mücadelede yaşadığı onlarca çatışmada Bülent’in izleri vardır. Bülentler sayesinde Beşiktaş bölgesindeki okullarda ve mahallede faşistler hiçbir zaman egemenlik kuramamıştır. Öyle ki, bölgede dağıtılmamış, baskın yapılmamış faşist üs kalmamıştı. Ve Dev-Gençliler faşistlerin korkulu rüyası olmuşlardır.

Kitle önderi, savaşçı ve her koşulda yaratıcı biri olan Bülent 12 Eylül geldiğinde Devrimci Sol’un “Cunta  45 Milyon Halkı Teslim Alamaz” savaşma kararına uygun olarak sürdürülen kampanyanın içindeydi. Bu süreçte düşmana yapılan irili ufaklı birçok saldırıda onun da özverisi ve emeği vardır. Beşiktaş Fulya Deresi’nden geçen işkenceci otolarına kurulan uzaktan kumandalı bombalı pusular onun eseridir. Ve hala düşmanın belleklerindedir. Cuntaya karşı yenileceksek savaşarak yenilirdik. Bülent de bu savaşı sürdürenlerdendi. Savaşarak tutsak düştü. Tutsaklık savaşın sonu değildi. Direniş hattının en önünde yer aldı. 1984’de Ölüm Orucu’nun ikinci ekibinin gönüllülerindendir.

 

O YARATICILIĞIN USTASIYDI:

 

Her tutsağın özgürlük düşü, savaşma arzusuyla birleşince tükenmez bir tutkuya dönüşür. Bülent bu tutkuyu dorukta yaşayan biriydi. Ve bu tutkuyu yaratıcı zekasıyla birleştirerek düşmanın bile hayretler içerisinde kaldığı özgürlük eylemlerinin mimarı oldu. İstanbul, Ankara ve Buca hapishanelerinde ortaya çıkan ve çıkmayan özgürlük eylemlerinin örgütlenmesinde onun belirleyiciliği, yaratıcılığı tartışılmaz. Bülent bu alanda adeta bir efsane haline gelmiştir. Onun beyninde, istedikten  sonra aşılamayacak hiçbir engel yoktur düşüncesi hep yaşamıştır. ...

Tutsaklığı sona erdiğinde, yeniden sıcak savaşın içerisindeydi. “Hareketimden bir günlük kopuk kalsam kendimi öksüz kalmış gibi tek başıma hissederim” derdi. Onun herşeyi hareketiydi. Ailesi dahil düzenle hiçbir bağı yoktu. 1990 atılım yılımızdı. Bu atılımın bir parçası olarak şehirde ve kırda gerilla savaşını geliştirmek için Ortadoğu’da oluşturmak istediğimiz kampın ilk kadrolarındandır. Sınırlı sayıdaki insanla kampı inşa edecek ve eğitim verecektik. Bülenç bir avuç arkadaşıyla gecelerini gündüzlerine katarak, “bir yılda bitiremezsiniz” dedikleri kampı üç ayda eğitime hazır hale getirdi. Kampta eğitmenlerden biri oldu. '91 Temmuz’unda bir miktar silah ve cephane ile ülkeye geri döndü. Yeniden tutsak düştü. Kısa bir tutsaklıktan sonra '92’de Ege dağlarında gerillayı örgütlemekle görevlendirildi. '93’de Ege’de tutsak düştü. Savaş devam ediyordu. Devrimcilikte yorgunluğa, yılgınlığa yer yoktu. Tutsaklığı kader olarak kabul edemezlerdi.

17 Temmuz 1995’de üç yoldaşıyla birlikte Buca Hapishanesi'nin duvarlarını aşarak Sıvas dağlarına ulaştı. Ali Haydar’ın komutasında savaşıp şehit düştüğünde Parti-Cephe tarihinin her aşamasında savaşmış, olumsuzluklara düşse de inatla yeniden ayağa kalkmasını bilerek, bütün devrimci yaşamını savaşla doldurmuş bir tarihi, bir kişiliği bize miras bırakmıştı.

 

(Yukarıdaki özgeçmiş, DHKC Basın Bürosu'nun 8 Ağustos 1997 tarihli 57 No’lu Açıklamasından alınmıştır.)

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...

 

Yoldaşları, yakınları Bülent Pak’ı Anlatıyor:

 

Geri